psikoloji tanım açıklama sorun tedavi yöntem hastalık psikanaliz freud sigmund ruhbilim psychology psikoloji adler psikopatoloji şizofreni parapsikoloji psikoterapi psikopati otizm psikanaliz şizofreni parapsychology cure therapy disease illness behaviouralism health autism psychoanalysis

Özel Arama

27 Ocak 2009 Salı

Çizgi Roman Dünyasında Savunma Mekanizmaları

Psikoloji, insan davranışlarının her alanına nüfus eder, ama sıradan ve günlük eylemler söz konusu olduğunda göz ardı edilir. Edebiyat dünyasında bir türlü üvey evlat muamelesi görmekten kurtulamamış zavallı çizgi romanlar, genellikle çocukça bir eğlence olarak görüldüğü için dışlanır. Halbuki günümüzde çizgi roman dünyası, milyarlarca dolarlık bir endüstridir. Attığı sağlam adımların sonucunda tüm dünyada, sadece çocuklar ve gençler tarafından değil, ciddi, ağırbaşlı yetişkinler tarafından da okunur hale gelmiştir.

Manga’nın milyonlarca alıcısıyla büyük ve karlı bir iş kolu olduğu Japonya’da, her gün neredeyse yarım milyon çizgi roman dergisi satılmaktadır. Bunların çok büyük bir yüzdesi, özel ya da halka açık yerlerde, özel kütüphanelerde, ve sadece Tokyo’ da sayıları 300’ ü aşan Manga Café’ lerde yetişkinlere satılmaktadır. Avrupa’daki çizgi roman talebini de göz ardı etmemek gerekir. Özellikle Fransa ve İtalya’da çocukları, gençleri ve yetişkinleri besleyen, kayda değer bir çizgi roman endüstrisi mevcuttur. Çizgi romanların ikinci dünya savaşı sonrasındaki on yılda daha çok gençlere pazarlandığı Amerika’da son on yılda, özellikle çizgi roman isimleri ve okur sayısında genç-yetişkinlerin hedeflendiği pazarda patlama meydana geldi. Bir çok yetişkin, “Batman”, “Örümcek Adam” ve “X-Men” gibi, Hollywood filmlerince diriltilen nostalji rüzgarlarında, popüler çizgi romanların girdabına kapıldı. Bu gerçekler dikkate alındığında, çizgi roman psikolojisini incelemekten kaçınmak, önemli ve yayılımcı bir insan görüngüsünü dikkate almamak olur.

Çizgi romanların, psikolojik yönleri dahil, incelendiği bir çok çalışma olmasına rağmen, bu konuda gerçek anlamda psikolojik bir araştırmaya rastlanmamaktadır. 1950`lerin bilimsel araştırmalarından daha az olduğunu çürüten, çizgi romanların popülerliğini, süper kahraman kültünü ve ırksal yaklaşımları araştıran, sayısız makale vardır. Ayrıca, okur yazarlığın gelişiminde çizgi romanların etkisini araştıran eğitime yönelik çalışmalar ve sosyolojik incelemeler de mevcuttur- Japonya’daki “Ladies Comics-Bayanların Çizgi Romanları” adlı araştırmada, romantik fantezileri ve baştan çıkarmaları inceleyen Arkansan Üniversitesindeki Kinko Ito`nun çalışmaları gibi.

Bunların yanı sıra, Manga ve çizgi romanlarla ilgili Japon toplumunu biçimlendiren çeşitli çalışmalar da bulunmaktadır. Bu çalışmalarda psikolojik olarak çok ilginç bilgilere rastlanmasına karşın, bunların hiçbiri psikolojik birer çalışma değildir. Çizgi romanlara ilişkin psikolojik çalışmaların çoğu İtalya`dan çıkmaktadır. Imbasciati ve C. Castelli’nin “Psychology of Comics-Çizgi Romanların Psikolojisi”, M. Mongai’nın “Psychoanalysis and Comics-Psikoanaliz ve Çizgi Romanlar”, ve M. Minelli’nin “Notes of Psychology of Comics-Çizgi Roman Psikolojisi Üzerine Notlar” bunlardan bazılarıdır. Ne yazık ki bunlar arasından sadece Marco Minelli`nin (1992) “İtalyan Çizgi Roman Psikolojisi” adlı çalışmasının bir kısmı İngilizceye çevrilmiştir.

Minelli’nin çalışması özellikle, çizgi roman okunurken etkin hale geldiği düşünülen psikolojik savunma mekanizmaları konusuna odaklanması açısından ilgi çekicidir. Minelli en sık oluşan yedi mekanizmayı şöyle sıralar:

(1) özdeşleşme
(2) yansıtma
(3) yer değiştirme
(4) idealleştirme
(5) inkar-yadsıma
(6) ayırma-bölme
(7) zaman-mekan uzaklığı/soyutlama.

Bu yazı, çizgi roman edebiyatında rastlanılan özdeşleşme, yansıtma, yer değiştirme ve idealleştirme savunma mekanizmalarını örnekleriyle birlikte incelemeyi amaçlamıştır.

Neden bir adamın uçabileceğine inanmak isteriz? Nasıl oluyor da milyonlarca insan, Peter Parker`ın canlı bir Örümcek Adama dönüşünü izlemek için sinemalara doluyor? İnsanların çizgi roman karakterlerini bu kadar benimsemelerinin ardında yatan nedir? Bunu tek kelimeyle açıklayabiliriz: Özdeşleşme. Doğu ya da Batı olsun her kültürde, insanlar hayatlarına biraz fantezi katma ihtiyacı duyarlar ve başkalarının eylemleri aracılığıyla onların yaşantısına katıldıklarını hayal ederler. Bir çok insan çizgi roman okuduklarında, bu ihtiyaçlarının giderildiğini görür. Grafik illüstrasyonlarıyla çizgi romanlar, insanın, çizenin yarattığı dünyayla yani gerçekte kendisine ait olmayan dünyayla özdeşleşmesini sağlar. Çizgi roman dünyasında olan eylemler gerçek dünyadan yeterince uzak olmasına karşın, okuyucu, karakterlerin içinde bulunduğu durumlara duygusal tepki verebilmenin bir yolunu bulur.

Özdeşleşme, Coon (2001) tarafından şöyle tanımlanmıştır: “ başka bir kişinin hedeflerini ve değerlerini kendi davranışlarıyla birleştirme; birine duygusal bir bağla bağlanma ve onun gibi olmak isteme.” Bu basit tanımlamadan, biri kendini başka biriyle özdeşleştirdiğinde, bunun, davranışlarını ve seçimlerini etkilediğini öğreniyoruz. Çocuklarda ve gençlerde, belirli biriyle özdeşleşme, etkilendikleri kişiye bakarak yaptıkları hareketlerde, gerçekleştirdikleri eylemlerde görülebilir. Çizgi romanlar her zaman, gençlerin kendilerini özdeşleştirecekleri karakterlere sahiptirler. Bill Finger ve Bob Kane, gençlerin dikkatini Batman çizgi romanını okumaya yöneltmek için bir yol bulmaları gerektiğinde, “Harika Çocuk” Robin’i yarattılar.
Bob Kane yıllardır yaptığı röportajlarda, kendisinin ve Bill Finger`ın Robin’i, Robin Hood karakterine benzer tasarladıklarını söylemektedir. Böylece ikili, daha genç çocukların, “Kara Şövalye” Batman`ın cazibesine kapılan abilerinden daha farklı bir düzeyde özdeşleşecekleri bir karakter yaratmış oldular.

Özdeşleşme bir çok yönden, çizgi roman hayranları için çekicidir. Okuyucu, özellikle de gençler, Peter Parker gibi bir karaktere bakıp, kendilerine yoğun eleştirel bir bakış yöneltmeden, sahip oldukları eksiklikleri görebilirler. Bu onların, kendi ruhlarını kırma korkusu olmaksızın başarısızlıklarına bakmalarını sağlar, ve yetersizliklerini daha katlanabilir kılar. Wolman’ın (1989) dediği gibi, “Özdeşleşme yüksek yoğunluktaki dürtülere hakim olma çabası içinde, diğerlerini taklit etmeyi içeren bir savunma mekanizmasıdır”. “İtalyan Çizgi Roman Psikolojisi” makalesinde ( http://digilander.libero.it/romanzi/comicspsycho.htm 3/30/2003) Marco Minelli, okuyucuların, çizgi roman karakterleriyle özdeşleşme aracılığıyla, kendi gerçek yaşamlarında tatmin edemeyecekleri arzuları gerçekleştirdiklerine dikkat çekmektedir.

Çizgi roman yayıncılarının öncelikli pazarı, gençler ve yirmili yaşlardaki genç-yetişkinlerdir. Bir çizgi roman dergisindeki ana kahramanla en iyi özdeşleşme becerisine sahip olan grup, bu gruptur. İnsanlar en çok Peter Parker (Örümcek Adam-Spider Man) karakteriyle özdeşleşirler. Peter’in hikayesi evrenseldir, ve gerçek sorunları olan ilk süper kahramanlardan biridir. Stan Lee ve Steve Ditko, 1960’lı yıllarda Örümcek Adam karakterini yarattıklarında, ortalarda genç bir süper kahraman yoktu. Gençler, Örümcek Adam’a kadar, yardımcı kahramanlarla idare ediyorlardı: Batman’ın Robin’i ve Green Arrow’un Speedy’si, bilinen en iyi örneklerdir.

Lee ve Ditko Örümcek Adam’ı yarattıklarında, Peter’ı lisedeki garip, bilgin çocuk yaparak ve maskeli kötü adamlarla dövüşmesinin yanı sıra sosyal sorunlarıyla nasıl başa çıktığına odaklanarak, bir çok konuya kapı açtılar. Batman kişiliğindeki Bruce Wayne’in aksine Peter, ne son teknoloji aletler alacak kadar milyonerdi ne de hiç yenilmeyen, tek bir yumrukla tüm kötü adamları deviren bir Süpermen’di. Peter’ın zekası sınırlıydı, ve şehirde dolaşan delirmiş psikopatlardan çok, Gwen Stacy’nin kendisiyle çıkıp çıkmayacağı konusunda kaygılıydı. Peter Parker herkes gibi biriydi, ve işte bu, Marvel çizgi romanlarının günümüze kadar onu nasıl tasvir ettiklerini gösteriyordu.

2000 yılında Marvel Çizgi Romanları, Marvel Çizgi Romanları Universe’in yeni versiyonu olan, karakterlerin yeniden yaşlandırıldığı ve tüm geçmişlerini kaybettikleri Ultimate Marvel Universe’yi yarattılar. Bu, sanatçı Mark Bagley ve Adam Kubert’in yanısıra, yazar Brian Michael Bendis ve Mark Miller’a da Marvel’in iki büyük imtiyazı olan Örümcek Adam’ı ve X-Men’i tekrar yaratma olanağı verdi. Bendis ve Begley, yeni milenyum için yeni bir Örümcek Adam yaratmayı başarmakla kalmadı, Peter Parker’ı, Lee/Ditko’nun orjinal versiyonundan kopmaksızın, genç çocukların kendilerini özdeşleştirecekleri bir karakter de yaptı.

Peter Parker, ortalama bir lise öğrencisidir. Ve her hangi bir çocuk, Peter’in gündelik sorunlarına benzer sorunlar taşıyabilir. Peter’ın gözlük kullanması, arkadaşları tarafından bilim delisi olarak nitelendirilmesi ve basketbol takımındaki Flash Thompson ve Ox adındaki çocukların alaylarına hedef olması, gençlerin çok da yabancı olmadıkları özelliklerdir. Daha ilk sayıda, Flash’ın Peter’e burrito attığını, ve Peter’in buna tepkisiz kaldığını görüyoruz. Peter kızlar konusunda da çok utangaçtır, ve Mary Jane Watson ile yakın arkadaştır. Utangaçlığının yanında, Peter aynı zamanda sakardır, ve durumlar içerisinden kurtulmak için sürekli birilerinin yardımına ihtiyaç duyar. Bu yardımı teyzesi May, amcası Ben ve tek arkadaşı Harry Osborn’dan görür. Peter’in bir de Daily Bugle adlı gazetede, web tasarımcı olarak çalıştığı yarı zamanlı bir işi vardır. Bir çok genç çocuk otomatik olarak kendisini Peter ile özdeşleştirir. İşte tam karşılarında, kendileri gibi gerçek sorunları olan genç bir çocuk görmektedirler. Kızlarla olan ilişkilerinde zayıf, popüler çocukların alay ettiği, ve okul, iş ve arkadaşlar arasındaki dengeyi kurmaya çalışan Peter, ayrıca ailesini ya da kardeşini kaybeden çocuklarla da özdeşleşir. Peter’in tarafında kaybettiği, örümcek güçlerini kazandıktan sonra durdurmadığı hırsız tarafından vurulan amcası Ben’di. Genç çocuklar kolaylıkla hayatlarını kitabın ana mesajıyla eşleştirebilir: “büyük güç büyük sorumluluk getirir”.

Bir çok sayıda, May Teyze neredeyse Peter’in sırrını öğreniyor, ve Peter Mary Jane’den kendini saklaması için yardım istiyor. Mary Jane Ultimate Spider-Man’de, Peter’in yakın sosyal çevresindeki güçlerini bilen tek kişi olarak önemli bir karakter haline geliyor. Ultimate Spider-Man’in daha önceki sayılarında Peter, Mary Jane’e sırrını açıklar, Örümcek Adam olduğunu söyler. Mary Jane bunu ilk duyduğunda inanmaz, ve Peter ona duvarlarda yürüyebildiğini göstermek zorunda kalır, iki genç küçük bir öpücük paylaşırlar. Bu, her iki cins için de kolay bir özdeşleşme anıdır, çünkü ilk öpücük çoğu kişinin tüm hayatları boyunca hatırladıkları bir andır. Peter’in Mary Jane’e güçlerinden bahsetme anı, genç bir çocuğun bir kıza hissettiği duyguları açıklamaya çalışmasına çok benzerdir. Daha yeni sayılarda, Mary Jane ve Peter’in bir süreliğine ayrılmalarıyla, okuyucular bu durumun tam aksini görürler. Hikayede M.J. bir yandan Peter’in kötü karakter Dr.Octopus ile savaşırken öldürüleceği kaygısını taşıyarak üzülürken, diğer yandan seriye yeni giren karakter Gwen Stacy’e kıskançlık duyar. Her genç erkek, kız arkadaşlarının diğer bir kızı kıskandığı böyle bir durum içinde bulunmuştur bir şekilde.

Bunlar, erkek çocukların nasıl Peter Parker’la özdeşleştiklerine dair örneklerden sadece bir kaçıdır. Bunun yanısıra genç kızlar da Peter Parker ve içinde bulunduğu durumlarla kendilerini özdeşleştirirler. Brian Michael Bendis’in Peter’i, her iki cins için de bu kadar gerçekçi bir karakter olarak ortaya çıkarması gerçekten etkileyicidir. Bir sayıda, Peter’in örümcek tarafından ısırılmasından sonra Mary Jane’in ayakkabılarının üstüne kusmasından dolayı, okulundaki kız ve erkeklerin alay konusu olur. Bu tür bir utanç, aptalca sayılabilecek bir şey yapmalarından dolayı arkadaşlarına rezil olmaktan korkan genç kızlar için gerçek bir kaygıdır. Peter bazen dişil nitelik taşıyan davranışlar gösterir, ama bu onu okuyucular için kadınca davranışlara sahip biri yapmaz. İlk sayıya döndüğümüzde, Peter’in burrito tarafından tokatlanması sonucunda, Mary Jane Peter’la konuşmaya gelir ve ikisinin konuşması Ben Amca tarafından kesilir. Peter’in utangaç bakışları ve yüzünün kızarması, genç kızların genç bir erkekle konuşurken annelerinin araya girmesiyle beliren duruma benzerdir. Ayrıca ortada, Peter’in örümcek güçlerini kazandıktan sonra basketbol takımına girmesiyle farkettiği bir gerçeklik de vardır: onu kendi olduğu için sevmedikleri, sadece oyunları kazanmak için onu kullandıkları gerçeği. Hemen sonraki sayıda, önceki takım arkadaşlarının sözlü saldırısına uğrar, ve Flash Thompson adlı oyuncu Peter’in yerine geçer. Sporun içinde olan ve takımından ayrılmak zorunda kalan, ya da popüler olmayan biriyle arkadaş olmaya çalışan herhangi bir genç kız da, arkadaşlarından bu tür bir baskı hissedebilir ve kolayca Peter’a sempati duyabilir. Peter’in May teyzesiyle tartışması da bir anne ile kızın tartışmasına benzetilebilir, ve arkadaşlarıyla olan ilişkisinde, Mary Jane ve Gwen Stacy, bir genç kızın kendiyle ilişkilendirebileceği durumlarla benzerdir.

Son olarak, her iki cins de, Peter’in gizli kimliği ve ev hayatıyla başa çıkmayı öğrenmesiyle özdeşleşebilir. Örümcek Adam, Peter Parker’ın güçlendirilmesiyle ortaya çıkmıştır, ve gençler bu konularla boğuşmasını anlayabilirler. Onlar da, gizli yeteneklerinin olduğunu, ancak henüz buna ulaşamadıklarını hissedebilir. Bu da onların gözünde Peter’in kahramanlıklarını daha gerçek kılar. Peter gücünü ilk kazandığında kimseye anlatmaz, ve biraz para kazanmak için profesyonel dövüşü denemeyi seçer. Böylece, bazı gençlerin yaşamayı hayal ettikleri bir düşü yaşar, ün ve servet kazanmanın yanında ailesine yardımcı olmak... Güçlerini kazanmasıyla,
Peter’e olağünüstü yetenekler verilmiştir, ama en büyük mücadelelerinin çoğunu güçlerini kullanmadan çözmek zorundadır.

Ultimate Universe’de, Peter hayatını mümkün olduğunca normal yaşar. Mary Jane’e Örümcek Adam olduğunu söylediğinde, bu konuyu Örümcek Adam gibi giyinip güç gösterisi yaparak çözmez. Bunun yerine, mantıklı bir biçimde neler olduğunu anlatır, “ Örümcek beni soktu.” Bu herşeyi Mary Jane’e açıklamaktadır ve Peter M.J’ni doğru söylediğine inandırmak için, sadece küçük bir parça ikna etmesi gerekmektedir. Bu durum karşısında Peter’in yeteneklerini kullanmasına gereksinim duymaması ve mutlu bir sonla olayı çözümlemesi, okuyucunun kendi sorunlarıyla ilgili daha iyi hissetmelerini sağlamış ve zor ikilemleri sihirli güçler olmadan da çözebileceklerini göstermiştir.

Her iki cinsin de kendilerini Peter’la özdeşleştirmelerini sağlayan diğer büyük gerçek, Teyzesi May ile olan gizli kimlik bölümüdür. Avcı Craven ile savaşmasından sonra, Peter eve gelip kızgın teyzesiyle yüzleşmek zorunda kalır. Teyzesi Peter’in nerede olduğunu öğrenmek ister. Peter ona gerçeği söylemek istese de yapamaz, orada ayakta öylece durur, ve teyzesi Peter’la konuşmayı reddeder. Peter’in teyzesiyle yaşadığı ikilem, her genç okuyucunun başına gelebilir, erkek ya da kız, kendilerini benzer bir durum içinde bulabilir.


Güçlerin karşı dengesi, gizli kimliğiyle başa çıkmak zorunda olmasıdır. Bu bir bakıma Peter için bir lanettir, çünkü güçlerini kullansa kolayca durdurabileceği şeylerin başına gelmesine izin vermek zorunda kalır. Örneğin, Flash Thompson’ın arkadaşı Ox bir keresinde Peter’in Örümcek Adam olduğu sonucuna varır; ve bunu Peter’i tekmeleyerek ve tekmeyi yemeden önce onu havaya sıçratarak kanıtlamaya karar verir. Peter, hiç hoşuna gitmese de, kendine tekme atılmasına izin verir ve ağlayarak uzaklaşır. Gençler de Peter gibi, kendi gizli yeteneklerini bir süre karanlıklarda gizlemek adına fedakarlıkta bulunmak zorunda kaldıkları durumlarla karşılaşırlar.

Genç çocukların ve genç yetişkinlerin özdeşleştikleri tek karakter Örümcek Adam değildir. Dünyada gençlerin özdeşleşme mekanizmasını kullandıkları bir çok çizgi roman karakteri vardır. Marvel Çizgi Romanlarının X-Men serisinin, özdeşleşme mekanizmasına ilişkin alıcısı çoktur. X-Men’ler, Mutant güçlerini ergenlik çağında kazanırlar ve yarış, güç, büyüme çağındaki duyguların gelişimi gibi konularla başa çıkılması açısından mükemmel birer kaynaktırlar. Japonya’da erkekler ve kızlar için tasarlanmış Shonen ve Shojo çizgi roman dergileri, kadınlara ve erkeklere hitap eder. Yugi-Oh, 1996 yılında Kazuki Takahashi tarafından yaratılmıştır. Hikaye, bir Mısır yap-bozunu çözen ve bedenini eski bir firavunla birleştiren utangaç, küçük genç çocuk Yugi Moto’nun hikayesidir. Kitabın ana teması, kendine ve yüreğine inanmaktır. Hem genç erkekler hem de genç kızlar kendilerini Yugi ve hikayesiyle özdeşleştirebilir. Yugi de Peter gibi sosyal açıdan tuhaf ve çekingendir ama kart oyunlarında büyük bir yeteneği vardır, ve eski firavun ruhunun yardımıyla kendine saldıran kötülüklerden kurtulur. Peter gibi Yugi de sorumluluklarıyla mücadele eder ve kendisine yardımcı olan üç arkadaşı vardır. Yap-bozdaki ruh, test ederek ve farklı parçalar denenerek bulunması gereken gizli yeteneklerin bir sembolü gibidir.

Çizgi romanla yakından ilgilenenler, Latveria’nın kendini lider ilan eden karakteri ve aynı zamanda Fantastik Dörtlü’deki Dr.Reed Richard’ın azılı düşmanı Dr.Victor Von-Doom’u bilirler. Dr.Doom’un en büyük iddiası, kendi hayatında olan her kötü olay için Reed Richards’ı sorumlu tutmasıdır. İki adam kolejdeyken tanışırlar ve bir gün Richards Victor’a formülünün çalışmasında yardımcı olur. Doom, sonunda olan patlama yüzünden, yüzünün yanmasına neden olan formülü, Reed’in bilerek karıştırdığına inanır. Bu andan itibaren Victor Von-Doom Richards’tan nefret eder, başarısızlıkları yüzünden onu suçlar ve tüm Fantastik Dörtlü serisi boyunca Reed’den intikam almanın yollarını arar. Doom, Richards’ın kendi yüksek zekasını kıskandığını ve kendini yakalamaya çalıştığına inanır. Victor Von-Doom her açıdan, bir okuyucunun kendi düşüncelerini ve başarısızlıklarını diğer insanlar üzerine nasıl yansıtabileceklerini gösterir.

Yansıtma Coon (2001) tarafından şöyle tanımlanmıştır: “ birinin hislerini, başarısızlıklarını, ya da kabul edilemez dürtülerini başkalarının üstüne yüklemek”. Diğer bir deyişle, birey kendi zayıflıklarını örtmek, ya da inkar etmek için başkalarına yüklediğinde, yansıtma oluşur. En göze çarpan yansıtma, çizgi romanlar içinde olabildiği gibi, okuyucularla da olabilir. Kötü karakterler, başarısızlıkları ve zayıflıkları olduğunu hisseden okuyucular için en mantıklı yansıtmalardır. Çoğu kötü karakter, gerçekte kahramanların tam tersidir ve zaman geçtikçe okuyucu, kahramanın zayıflıklarını kendi rakiplerine yansıtmayı öğrenir. Bu yansıtma davranışının en açık örneği, Batman ve Joker arasında görünür. Batman’in sivil kimliği Bruce Wayne, aylık sayılarda, farkındalığını dengelemeye çalışır. Wayne, sağ kalanların suçluluk duygusuna sahiptir ve bu duygu zaman zaman kişiliğini böler, kendisi ve öteki benliği arasında keskin bir zıtlık oluşturur. Buna rağmen, Batman hayranları, zayıflığını bir kenara iterek, onun ne kadar akıllı ve harika biri olduğundan bahseder: gerçekte, dikkati, kendi suçlu sicilinden ve dostlarına karşı sabırsızlığından uzağa çekmek için düşmanları üzerinde şiddet ve diğer araçları kullanır. 2001 yılındaki Batman Çizgi Romanında yazar Jeph Loeb, Batman’a dostlarından Dick Grayson (Nightwing)’in, Batman ile Joker arasında yaşanan savaşla ilgili söylediğini hatırlatır, “Ben (Batman) nasıl Gotham City’de yaşamak için gerekli olan düzeni temsil ediyorsam, Joker’de düeni bozan kaosu temsil ediyor”

Dr.Doom ve Joker, bir kahramanın zayıflığını kendinden uzağa yansıtmak için kullanılan iki kötü karakterdir. Yansıtma durumları arasındaki en ilginç ikisi DC’nin Lex Luthor’u ve Superman, ve Marvel Çizgi Romanlarının Norman Osborn’u ve Örümcek Adamdır. Lex Luthor, yılardır Superman’in rakibi olan çok akıllı, kendi kendine yetebilen bir iş adamıdır. Superman bir çok çizgi roman hayranınca “İzci” olarak bilinir. Superman, DC Comic Universe içindeki en ahlaklı karakterdir; gururlu ve iyidir. DC Universe’inde özel yetenekleri sayesinde çok güçlü olan süper kahraman Superman’in hiçbir psikolojik zayıflığı ve başarısılığı yok gibidir. Öteki benlik Clark Kent genelde Superman’in insan yönünü göstermek için kullanılır, ve bazı başarısılıkları vardır, ama bunlar hiçbir zaman ahlak dışı ya da yanlış olarak gösterilmez. İşte tam burada Lex Luthor sahneye çıkar. Luthor da, Joker ile Batman’da olduğu gibi, Superman’in tam zıttıdır, açgözlüdür ve sadece kendine fayda sağlayacak durumlarda ahlaklı davranır. 2000 yılında DC, mega-serisi olan Batman: No Man’s Land’i, Lex Luthor’un Başkanlık adaylığının piyasaya çıkarılmasındaki dönüm noktası olarak kullandı. Bunu izleyen Superman çizgi romanlarında, Luthor dürüst bir poltikacı kimliği takındı ve Superman kendini ikilemin ortasında buldu. Luthor Amerika’yı daha iyi hale getirmeye çalışır gözükürken asıl amacı kendi yetkilerini artırmak kendine güç sağlamaktı. Daha sonra Worlds at War destanının yaratılmasına yardımcı oldu ve bu halkın onunla ilgili düşüncelerini destekledi.
“Çelik Adam”ın aksine, Lex süper güçleri olmayan sıradan normal biriydi, buna rağmen okuyucular, DC’nin diğer kötü karakterleri üzerinde işe yaramayacak, istenmeyen kişilik özelliklerini onun üzerine yansıttılar.

Yer değiştirme, bireyin davranışını bir uçtan diğerine değiştirdiği savunma mekanizmasıdır. Örneğin, normalde otoriteye saygı duyan biri, sinirlenmesine ve tahrik olmasına neden olan bir olayın sonucunda, otoriteye saygı duymayan bir davranışla yer değiştirebilir. Mesela, genelde polisi destekleyen biri, radara yakalanıp ceza yediğinde, kısa bir süre için polislere karşı daha az saygılı bir tutum içine girebilir. Minelli’ye göre,( http://digilander.libero.it/romanzi/comicspsycho.htm, 3/20/2003) genelde şiddete meyilli olmayan kişiler, konu vatansever idealler ya da fark edilen haksızlıklar olduğunda, şiddet içeren davranışlarla yer değiştirebilirler. En azından, ülkelerini ya da ideallerini savunmak, ya da fark edilen bir haksızlığın ya da yanlışlığın intikamını almak adına barbarca davranışları haklı çıkartacak duygular barındırabilirler.

Bu en çok çizgi romanlarda, savaşla ve kötü güçlerle mücadelede yaygındır. Frank Castle, kanuni yetkisi olmayan bir düzen sağlayıcıdır. Bir zamanlar FBI Ajanıyken, ailesi bir grup gangster tarafından öldürülür. Katliam gerçekleştiğinde, Frank adanmış hükümet ajanlığından, yasalara karşı artık hiç bir bağlılık hissetmeyen bir adamla yer değiştirir.

Cezalandırıcı (Punisher) Frank, hem yargılayan, hem karar veren hem de bu kararı uygulayan olmasını haklı görür. Haksızlık karşısında öfkeye kapılan okuyucular, Cezalandırıcı’nın daha yüksek bir adalete hizmet etmek için yasaları çiğnemesini okuyarak bir şekilde tatmin duygusu hissederler.

Bu yazıda son olarak ele alınacak savunma mekanizması; idealleştirmedir. İdeal, duygusal yönden renklilik bağlamında, peşinden gidilecek bir amacı temsil eden bir kişilik, karakter türü, ya da davranış zinciri düşücesidir. İdealleştirme, birinin idealleri ya da arzularına dayanarak, bir nesne ya da bireyin ifadesidir (Wolman, 1989). Arkansan Üniversitesinde görevli Kinko Ito, bir çok Japon’un, Kafkasya’lıların yüz ve vücut özelliklerini kendilerininkinden daha hoş bulduğunu ve bunun çizgi romanlarında yansıtıldığından bahseder (Ito,2000).
Buna “Japon gainji (kanji, yabancı, dış insan) kompleksi” denir. “ Yabancılara, özellikle Kafkasyalılara ve sahip oldukları fiziksel özelliklere karşı duyulan psikolojik, ırksal aşağılık kompleksi” (Ito, 2000)

Bu kompleks bir çok Mangada belirgindir: Yugi-oh, Love Hina, Sailor Moon, Astro Boy, Pokemon, Cute Honey, Lupin the III ve daha bir çokları. Amerikan çizgi roman sahnesinde, Superman en açık idealleştirme örneklerinden biridir. Bırakın süper güçlerini, ahlaki ve dürüst insan olarak mükemmel bir örnektir. Superman’in ardından sondan bir önceki vatansever Kaptan Amerika gelir. Steve Rogers gerçek bir Amerikalının nasıl olması gerektiğini biçimlendirir ve bunu büyük bir merhamet ve alçakgönüllülükle yapar. Bayanlar tarafında, süper dişi kahraman Wonder Woman (süperkadın) vardır. Bir tanrıça olarak kabul edilir ve kilden yapılmıştır. Mark Waid’in JLA’da belirttiği gibi, Woder Woman gerçeğin ruhudur.

Çizgi roman dünyasında, çizgi romanla okuyucu arasında gidip gelen daha bir çok savunma mekanizması vardır. Ne yazık ki bu tür araştırmaların İngilizce kaynakları bulunmamaktadır. Çizgi roman okumak, milyarlarca insanın hayatının bir parçasıdır. Eğlenmek için kullanabilecekleri ya da okuyabilecekleri bir çok araç olmasına rağmen, çizgi roman okumayı tercih ederler. Bu da, halkın bu tür eğlence aracına olan gereksiniminin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir. Bu kadar okuyucusu olan çizgi romanlar, üzerinde daha derin çalışmalar yapılması gereken önemli bir dünya fenomenidir.

Kaynak: http://www.arkabahcem.me/2018/04/cizgi-roman-dunyasnda-savunma.html