psikoloji tanım açıklama sorun tedavi yöntem hastalık psikanaliz freud sigmund ruhbilim psychology psikoloji adler psikopatoloji şizofreni parapsikoloji psikoterapi psikopati otizm psikanaliz şizofreni parapsychology cure therapy disease illness behaviouralism health autism psychoanalysis

Özel Arama

31 Temmuz 2007 Salı

Deprem ve Ruh Sağlığı

DEPREM VE DİĞER BÜYÜK FELAKETLERİN RUHSAL DÜNYAMIZA ETKİLERİ:

Büyük Marmara Depreminin üzerinden bir yıl geçmiş bulunmakta. O gece İstanbul’ da olanlarda olmayanlarda, ertesi geceler ev dışında kalan ya da kalmayanlar da ne koşullarda olursa olsunlar zor günler yaşadılar ve yasamaktalar. Tabii ki depremde ailesi ya da yakınlarını kaybedenler, islerini, evlerini kaybedenler bu durumu diğer kişilerden çok daha yoğun olarak yasadılar. Bu satırların yazarının aile büyüklerinin tümünün Yalova’da yasıyor olması ve Yalova’nın çaresizliğine ve hüznüne şahit olması, bir turlu bu yazıya daha önce başlayamamasına yol açmıştır. Modern , konforlu ve pahalı binaların domino taşları gibi birbirinin üzerine yığılması, o unutulması olanaksız koku, çadırlarda oturan insanlar, yardim kuyruklarında toplanan çok sayıda kişinin görüntüleri ve çaresizlik, tükenmişlik, gözlerdeki korku ifadeleri, sinir krizleri , siren sesleri ... Unutulacak şeyler değiller.

Depremden hemen sonra Avcılar / İstanbul deprem bölgesinde İstanbul Sağlık Müdürlüğü’nün deprem sonrası görülen psikiyatrik sorunların çözümüne yönelik oluşturduğu iki ayrı merkezde dört psikiyatrisi , bir hemşire ve bir personel ile ücretsiz hizmet vermeye başladık. Mart 2000 itibariyle tek merkezde ama bu kez toplam iki psikiyatrisi (Uz. Dr. Bahadır Bakim ve Uz. Dr. Mustafa Güveli) olarak çalışmaya devam ettik. Size yaklaşık bir yıldır suren ve büyük olasılıkla bir yıl daha sürecek olan çalışmalarımızdan edindiğim bir takım düşüncelerimi ve gördüklerimi aktarmaya çalışacağım.

Kişiler depremi takiben ilk olarak çocuklarının yanına koşmuşlardı. Ancak bu onların yanlarına gidiş sekli o denli kendini kaybetmişçesine olmuştu ki, çığlıklar atarak,yoğun korku ile dolu bir şekilde olmuş, çocuklar depremin kendisinden çok, ailelerinin bu aşırı tepkileri ile olaydan etkilenmişlerdi. Kimisi o an kıyametin koptuğunu zannetmişti. Bazı kişiler o an donup, kalmış, ne konuşabilmiş, ne de herhangi bir eylemde bulunabilmişlerdi. Çoğu kişi en yakın akrabalarının yanına koşup, onların sağlık haberlerini almak için zamanla yarışmışlardı. Bayılanlar ve sinir krizleri geçirenler oldu. İnsanlar enkaz çalışmalarına katılamamanın , yakınları olup de sağ kalanlar ise yasadıkları için suçluluk duyguları içine girdiler. Bazı kişiler bu afetin isledikleri günahlar ve kotu alışkanlıkları nedeniyle kendi baslarına geldiği düşüncesi içindeydiler. Bazı kişiler o anda ne yaptıklarını daha sonra hatırlamıyorlardı. Yattıkları odalara, evlerine hatta kimisi İstanbul il sınırlarına girerken bile yoğun gerilim yasadılar. Bu nedenle geçici bir sure şehri terlettiler. Ancak bu onların rahatsızlıklarını dindiremedi. Çünkü olayı de kafalarında götürmüşlerdi, doğal olarak. Gece rüyalarında yasadılar, en ufak sesten irkildiler. Olay gözleri önünden gitmedi. TV yi seyrederken sanki depremi en canlı hali ile tekrar yasıyor hissettiler. Bu nedenle kişiler haberlerden ve deprem konuşmalarından kaçındılar. Enkazlı yerlerden geçmemek için yollarını değiştirdiler, oralara bakmamaya çalıştılar. Dikkatleri dağıldı, dalgınlık, kendine ise verememe gözlendi. Deprem olmasa bile sallanıyor hissettiler. Bazıları evlerine sallanan şeyler astı, gözleri hep avizelerdeydi. Uykuları bozuldu, çoğu, depremin olduğu saat olan gece 03 e dek uyuyamadı. Anne ve babalar dönüşümlü olarak geceleri nöbet tuttu. Annelerdeki en büyük kaygı, kendilerinden çok çocuklarına bir şey olacağı yönündeydi. Her gece deprem kabusları ve uykuda sıçramalarla uyandı. Eskiden zevk aldıkları şeylere bile ilgisiz kaldılar,hayattan beklentileri kalmadı ve her şey birden anlamsız ve bos geldi. Geleceğe yönelik plan yapmaz oldular. İçlerine kapandılar. Ağlamak isteyip ağlayamadılar. Kısaca robot gibi hissiz ve hareketsiz kaldılar belli bir sure. Bu donem psikiyatride akut stres bozukluğu olarak adlandırılır ve suresi 1 aya dek uzayabilir. Bu donemi takiben bazı kişilerde yakınmalar daha da uzadı. Kişiler yoğun bir çaresizlik, korku içine girmişlerdi. Depremle ilgili her söylenene inanıyor, hatta bazıları deprem otoritesi konumundaki jeolog ve diğer bilim adamlarına karsı kızgın bir tavır aldılar. Bunlardan bir kısmı seviliyor , bir kısmi sevilmiyor konuma geldiler. Söyledikleri olumlu ya da olumsuz şeyler bunda etkili olmuştu. Çocuklar oyunlarında kurtarma timi rollerini üstlendi, çizdikleri resimler yıkıntıları, çadırları konu alıyor ve önceden çizdikleri renkli resimler , yerlerini daha soluk renklerle yapılmış daha özensiz çizimlere bırakıyordu. Çocuklar daha kavgacı, daha ürkek oldular. Tek baslarına yatamamaya, kekelemeye, idrar kaçırmaya, karanlıkta kalamamaya başladılar. Okul başarıları duştu. Evlerine girmek istemediler, tek baslarına tuvalete gidemez oldular. Tik davranışları ortaya çıktı, yemek yemeye ilgileri azaldı.

Büyüklerse ise deprem anıları, en ufak hatırlatıcı olayda göz önüne geldi. Gece 03 uykusuzluğu devam ediyor, kişiler denizin renginin değişmesi, havanın sıcaklığı, köpek sesleri, kuşların kanat çırpmalarını tehlike işareti olarak algıladılar ve söylentiler ağızdan ağıza yayıldı. Kişiler pek çok şeye karsı ilgisiz oldular. Cinsel isteksizlik de önemli boyutlara varmıştı. Özellikle kadınlarda o esnada deprem olur da günahkar olarak oluruz seklinde düşünceler nedeniyle eslerinden ayrı, çocukları ile yatmalar başladı. Bazı kişilerde deprem gerilimini asmak için alkol kullanımı çoğaldı. Akla gelebilecek herselden kaçınmalar görüldü. Tuvalette ve banyoda çok kısa sure kalma, deniz kenarına inmek istememe, yüksek binalara, kalabalık yerlere girmeme gazete, radyo, TV haberlerinden kaçınma gibi. Çok çabuk ve aşırı tepki verir hale gelindi. Mutfak tüplerinin sürünerek taşınması bile insanları çılgına çeviriyor, hızlı gecen arabalar nedeniyle çıkan tozlar kişilerde deprem anındaki toz bulutunu hatırlatıp, sinirliliğe yol acıyordu. Bazı kişilerde ise konuşma içeriği sadece depremle ilgili oluyor ve bu kişiler çevrelerindeki kişilerin tepkileri ile karsılaşıyorlardı. İşlerini kaybeden, işleri azalan, komşuları semtten uzaklaşıp yalnız kalan insanlar daha bir içlerine kapanıyor ve hayata kusuyorlardı. Olum hiç onlara bu kadar yakın olmamıştı.

İşte bu belirtiler travma sonrası stres bozukluğu olarak adlandırılıyordu. Bazılarında bu belirtiler depremden 6 ay kadar sonra başladı. Bu geç başlangıçlı tipi oluşturuyordu. Bazı kişilerde bu tabloya depresyon ve panik ataklar eklendi. Bazı kişiler ise dağıtılan bu durumla ilgili anketlere biz hekimlere, belediyeye, hükümete yönelik öfke içeren mesajlarla karşılık verdiler. Aslında bu da yüksek düzeyde olan kaygı ve gerilimlerinden ötürüdür. Bir kısım kişiler psikiyatriste gittiklerinde çevrelerince ‘deli’ olarak damgalanacaklarından korktular ve yardım almadılar. Kimisi psikiyatriste gitmenin bir zayıflık olacağını düşünerek gelmek istemedi, kimisi de ilaçların kendilerini uyuşturduğunu düşünerek ilaç almadı. Ancak tedaviye düzenli gelenler fayda gördü. Bu tedavi çalışması T.C.Sağlık Bakanlığı İstanbul il sağlık Müdürlüğünce halen devam etmektedir. Bu tetkik ve tedavi çalışması sonrası sağlanan bilgi birikimi bundan sonra olmasını hiç temenni etmediğimiz başka felaketlerde daha etkili ve uygun tedaviler yapabilmemize olanak sağlayacaktır.