Aforizmalar, Kafka
“Suçluyu kazıyınız altından insan çıkar” der bir ceza avukatı anılarında**. Böylesi insancıl bir çizgiden alıp masumu suçlu kimliğine doğru çevrimleyen ve beraberinde can yakıcı ateşinden mağdura da bulaştıran korku, aynı zamanda hasta, zayıf ya da bir şekilde farklı olan karşısında da doğurmaz mı tekrar tekrar kendisini?
“Başkaları cehennemdir” der Sartre. Zira, ötekinden doğru varlığımıza anlam ararken, biyolojik bütünlüğümüze gelebilecek her helal karşısında, ötekileşme, bir anlamda yok etme çağrısına kulak verme riskimiz yadsınamaz. O halde, farklı olan ve tam da bu nedenle bir o kadar tehditkar algılanan için ürettiğimiz ayrımcı ve karşı-saldırgan tavrımız, sönebilir mi ben’in bu biricik varoluş yolunda? Daha sade bir anlatıyla, bizi diğerinden ayıran her ne ise birleştiren de aynı yer değil midir? O halde, farkı aramak…
İyi için ömür veren sıradan kahramanların unutulduğu bir dünyada, sosyal itaatsizlikleri ile -tıpkı Warhol’un dediği gibi- en azından 15 dakikalığına meşhur olmayı başaran sıradan psikopatların savaş çığlıkları, o iyilerden çok, erken çocuklukluklarının kapanmak bilmeyen psişik yaralarına serzeniştir aslında. Birincil eksende kendilerini inciten şey, düşünsel ve duygusal anlamda aldandığımız üzere içinde kayboldukları politik, ekonomik ve sosyal istikrarsızlıklardan çok, soğuk, müsamahasız ve hükmedici nitelikteki aile düzenidir. Böyle bir düzende çocuk, etrafında olup bitenleri merak ve eğlence ile keşfetmek yerine, ihmal edilme ya da fiziksel, duygusal ve/veya cinsel istismara uğramanın acı ve tükenmişliğine çare arar. Ancak, çaresizlik döngüsünden çare üretmeye çalışmak, hele hele ki, anne-baba ihtimamına bire bir bağlı olunan yaşlarda bir başına çabalamak, yetişkinin dahi başetmekte zorlandığı bir duygu dünyasında, çocuğun yitip gitmesi demek olabilir kolaylıkla. Nitekim, psikopati ya da literatürdeki karşılığı ile antisosyal kişilik bozukluğu böyle bir yitimin resmidir.
Her ne kadar, resmin önemli bir kısmının biyolojik tabiata bağlı değişkenlerden (beyin enzimlerindeki düzensizlikler ya da genetik bozulmalar) oluştuğu düşünülse de, kalan önemli bir kısmının da -tıpkı yukarıda da anıldığı üzere- düşük sosyo-kültürel düzey, geleneksel yapıdan doğabilecek tetikleyici unsurlar (örn. töre cinayetleri), bozuk aile ilişkileri, aile geçmişinde veya yakın çevresinde benzeri suç davranışları ile akıl hastalığı öyküsünün varlığı, alkol-madde bağımlılığı, fiziksel-cinsel-duygusal istismar veya ihmal yaşantıları gibi hazırlayıcı etmenlerle şekillendiği bilinmektedir.
Psikopatik kişilik örüntüsü temelde, ahlak normlarının dışında kalan ve antisosyal nitelik taşıyan vasıflarla ifade bulur. Bu vasıfların başlıcaları ise şunlardır:
- Olağanüstü etkileme gücü ve iyi bir zeka düzeyi
- Akıldışı düşünme belirtilerinden olan delüzyon ve benzeri işaretlerin yokluğu
- Güvenilir olmama, kolay yalan söyleyebilme, samimiyetsiz tutumlar, farklı çevrelerde farklı adlar kullanarak kendini tanıtma
- Sorumluluk taşıyamama (düzenli bir iş yaşamı kuramama, maddi koşulları düzenleyememe)
- Patolojik düzeye ulaşan ben-merkezcilik ve içgörü kaybı
- Kişilerarası ilişkilerde duyarsızlık, empati kuramama, duygulanımda küntlük, sosyal ilişkilerde faydacılığı önceleme (diğerlerini kendi yararına kullanma)
- Vicdan ve utanma duygusundan yoksunluk; incittiği, yaraladığı veya kötü davrandığı kişiler için bozuk bir aklileştirme mekanizması kullanarak acıma hissi duymama (haklı olduğunu varsayma)
- İçtepisel davranım, zayıf iradi güç ve deyimlerden öğrenme başarısızlığı
- Kolay uyarılabilirlik ve buna bağlı olarak ortaya çıkan saldırganlık (fiziksel olarak yaşanan kavgalar)
- Kendisinin ve diğerlerinin emniyetini hiçe sayan davranışlar gösterme
- Adli sicilde yüklülük (gözaltı, tutuklanma v.b. adli kayıtların varlığı)
- Uygunsuz motivasyonların tetiklediği antisosyal davranışlar (örn. ilgi elde edebilmek için zorbaca tutumlar takınma)
- Alkol alımı halinde kurgusal (fantastik) ve itici davranışlar sergileme
- Nadiren sonuca ulaşan intihar girişimleri
- Sıradan, kendisine özel olamayan, zayıf katılım gösterdiği cinsel yaşam
- Herhangi bir hayat planını takip etmede, geleceğe dair atıfta bulunmada başarısızlık
Muhtemelen, gen bankamız farklılaşıp da, bir başka canlı formuna dönüşmediğimiz ve/veya sosyal ilişki ağlarımızı gözden geçirip de, daha duyarlı bir dünyayı birbirimize armağan etmediğimiz müddetçe, psikopatik davranış da, diğer tüm hastalıklı davranışlar gibi, bizlerle birlikte yaşamaya devam edecek ve yazık ki, türümüzün karanlık yüzü olarak varlığını koruyacaktır. Bu gerçeklik, canlı davranışlarını irdeleyen sosyal disiplinlerin alandaki önemini bir kez daha vurgulamaktadır. Zira, ancak bu bilgi havuzundan alınacak pay ile
- şiddetin doğası daha iyi anlaşılabilir
- insan canlısını saran sarmalayan aile ortamının aile olma vasfı geliştirilerek, ilgili hükumet politikaları bu amaç doğrultusunda zenginleştirilebilir
- suç engellemede başarı yükseltilebilir ve şiddet davranışları gösteren kişilere yönelik tedavi programları daha kapsamlı hale getirilebilir
- şiddet, istismar ve ihmal davranışları hakkında eli kolu bağlayan hatalı bakış açıları giderilebilir (örn. yapılan araştırmalar göstermektedir ki, çocuklarımızı istismar eden yetişkinler, geçmişte varsayıldığı gibi, sokaktaki yabancı ve işe yaramaz kimseler değil, sıklıkla onları emanet ettiğimiz aileyi yakından tanıyan kişilerdir)
- pataloji tablolarının kapsamlı tarifi ile birlikte, temel hak ve hürriyetlerin korunumuna dair entellektüel ve hukuki hassasiyet arttırılabilir
- kurban-bilim (viktimoloji) konusunda bilgi birikimi sağlanabilir, bilirkişinin objektif tutumu pekiştirilebilir ve ceza-infaz yasaları günün koşullarına göre gözden geçirilebilir
Yukarıda belirtilen noktalardan da anlaşılacağı üzere, psikopatik davranışların psiko-sosyal ve hukuki süreçler bağlamında ele alınmasıyla birlikte, kişisel ve toplumsal ilişkilerde yaşanan tahrip olgusu önlenebilir. Aynı zamanda, ardıl süreçlerde takibi kolaylaştıran bir veri kaynağı sağlanmış olur. O halde, alana hak ettiği değeri vermek, modern zamanların suç niteliği taşıyan ilkel edimlerine “dur” diyebilmede sığınılabilecek değerli bir çözüm yoludur.
”İmkansızı bertaraf ettiğinizde,
geriye kalan her ne ise inanılmaz olandır,
ki gerçek de bu değil midir zaten?”
A Study in Scarlet, Sherlock Holmes
Sir Arthur Conan Doyle