Andromeda kompleksi ve ne olursa olsun evlilik:
Andromeda bugünkü adı Etiyopya olan Afrika kıtasındaki bir ülkenin kralının kızı imiş. Andromeda'nın annesi kraliçe Kassiepeia peri kızlarını kıskandıracak güzellikte imiş. Ancak bu güzelliğinden dolayı o kadar gururlu ve kibirli imiş ki, kendini herkesten güzel bulup, başkalarını küçümsermiş. Denizkızları bu durumu deniz tanrısı Poseidon'a şikayet etmişler. Poseidon da kendi himayesindeki denizkızlarının küçümsenmesi karşısında çok öfkelenerek bu bölgeye denizde yaşayan bir canavar göndermiş. Bu yaratık denizdeki balıkların tümünü yiyerek, insanların gıdasını tükettiği gibi, denizdeki insanları da parçalayarak yiyormuş. Kral bu durumdan kurtulmanın tek çaresinin, öz kızı Andromeda'yı bu canavara yem olarak sunmak olduğunu öğrenmiş. Kral istemeye istemeye kızını denizdeki bir kayaya bağlayarak, onu yaratığa terk etmiş.
Bu esnada Zeus'un, güzel bir prenses olan Danae'den doğan oğlu Perseus kanatlı at (pegasos) üzerinde gezerken , yaratığın kızı yemek üzere olduğunu görmüş. Hemen duruma müdahale ederek ,yaratığı öldürmüş. Korku, hayal kırıklığı,ümitsizlik ve çaresizlik içindeki Andromeda'yı kayaya bağlandığı iplerden kurtarmış. Kızını tekrar karşısında gören kral da kızının bu prens ile evlenmesine izin vermiş. Bu esnada Andromeda ile evlenmek isteyen amcası düğüne engel olmak ve onları öldürmek için haydutlar yollamış. Ancak Perseus onları da zararsız hale getirmiş. Dillere destan bir düğünle evlenerek sevgi ve onurları ile yaşamış, barışı korumaya çalışmışlar.
Bu mitolojik öyküde yaşanan olay « Andromeda kompleksi» olarak bilinmektedir. Genç kızların özellikle zor koşullar altında yaşayanların ne olursa olsun bir beyaz atlı prens bekleyerek, kendilerini bu hayattan pembe hayallerindeki dünyaya evlenerek taşımaları konu edilmektedir. Yaşadığı koşullardan kaçmak için karşısına çıkan ilk erkeğin şatafatlı sözlerinden etkilenen bu kişiler bir anda kendilerini bağlayan sorumluluk ve aile bağlarından kurtulma ve hayatlarını çok daha mutlu geçirme hayalleri içindedir. Oysa ki, her zaman olaylar Andromeda'nin başından geçenler gibi mutlu sonla bitmez ve insanlar yağmurdan kaçarken doluya tutulurlar. Bu durumu yaşayan kişiler genellikle yoğun aile baskısı altında, aile içi sorunların aşırı olduğu ,çevre ile temasın kısıtlandığı, eğitim ve öğretimin engellendiği ortamlarda bulunmaktadır. Daha kişiliğin henüz gelişmediği, eğitim ve öğretimin tamamlanmadığı yaşlarda evlenmek, bireylerin daha sonra eskisinden daha sorunlu dönemler yaşamalarına yol açmakta, eğitimler yarım kalabilmekte, beklenen mesleki düzeylerinden daha düşük işlere talip olmaya yol açmaktadır. Sonuçta daha mutsuz insanlar, daha kolay işlerde, ne yazık ki daha başarısız olmaktadırlar. Ne olursa olsun, yeterince tanımadan, sadece duyguları dikkate alarak yapılan evlilikler, kişiyi depresyona, panik bozukluğu ve genelleşmiş anksiyete bozukluğu , somatizasyon bozukluğu, dissosiyatif bozukluklar ,evlilik sorunları ve intihara yol açabilmektedir. Bu yüzden ailelerin çocuklarını daha mutlu, barış içinde, kişiliklerini daha geliştirecek, daha sosyal ortamlarda yetiştirmeleri gerekmektedir.Onları kendi istekleri dışında hareket etmeye ( zengin ya da akraba ile evlendirmek, kendi güçleri üzerinde çalıştırılmaya zorlamak, dışarıya çıkarılmamak, karşı cins ile iletişimin engellenmesi gibi) zorlamamaları gerekir.Tabii gençlerde daha sağduyulu ve ileriye dönük hareket etmeyi öğrenmeli,ani ve öfke ile verilecek kararların sorunlara yol açabileceğini unutmamalıdırlar.Ne demişler öfke ile kalkan zararla oturur. Beyaz atlı prensi beklemek yerine , gerçek hayata uyan beklentiler içinde ama umutlu olmamız , başkalarından pasif olarak yardım eli beklemekten çok, kendimize güvenmemiz ve aktif bir şekilde çalışarak sonuçlarını beklememiz daha uygundur. Herkese aktif çaba ile dolu günler, başarılı seçimler, mutlu birliktelikler dileklerimle.
Özel Arama