Paris-Helena aşkı ve Truva Savaşı:
Paris-Helena aşkı ve Truva Savaşı:
Geçen hafta sizlere mitolojide ilk güzellik yarışmasını ve Paris’in Afroditi güzellik kraliçesi seçişini anlatmıştık. Bu hafta da kahramanımız Paris. Paris aslında Truva kralı Priamos’un oğluymuş. Ancak Truva kraliçesi bir gece rüyasında ateş doğurduğunu ve bu ateşin tüm Truva kentini yakıp yıktığını görmüş. Bunun üzerine bu rüya sonrasında kraliçenin doğurduğu bebek, İda Dağı (Kazdağı)’na bırakılmış. Burada bir süre kendisini bulan bir ayı tarafından emzirilmiş. Çoban olarak büyüyen Paris, Afrodit’i en güzel kadın olarak seçmiş. Bunun üzerine Afrodit de Paris’i , bir başka güzel Helena’ya yöneltmiş. Ancak Paris Helena’yı tanımamaktayken ve şimdiye dek hiç görmemiş iken onu aramaya başlamış. Bu günkü Çanakkale’den yola çıkarak, Yunanistan’da bulunan Spartalıların sitesine doğru gitmiş. Helena o sitenin kralı Menelaos ile evliymiş. Paris Spartalıların sarayında Helena ile ilk karşılaşmasında onun güzelliği karşısında adeta büyülenmiş. Nereden geldiğini, Afrodit’in kendisine teşekkür kabilinden kendisine Helena’dan bahsedip, Afrodit’in onların kalplerini birleştirdiğini söylediğini anlatmış. Bu durumda kendisinin de bu amaçla buraya gelerek, isterse onu da götürebileceğini söylemiş. Helena da aşk tanrıçasının dediği ve istediğini yapacağını söylemiş. İki aşık Yunanistan’dan kaçıp Anadolu topraklarına girmişler. Sparta şehrinin kralı Menelaos ve onun kardeşi Agamemnon da bunun öcünü almak için Truvalılara savaş açmış. Çok büyük bir donanma ve Agamemnon’un komutasında ilerleyen Spartalılar Truva’ya çıkarma harekatına başlamış. Savaşın ilk yılında Spartalılar Anadolu şehirlerini yakıp yıkarak talan etmişler. Tapınaklarda rahibe olanlar bile köle haline getirilmiş. Anadolu’nun ve Truvalıların koruyucusu tanrısı Apollon imiş. Kendisine ait tapınaklardaki rahibelere yapılan bu çirkin davranışa çok öfkelenerek, Spartalılar üzerinde tüm hiddetini göstermiş. Bu savaş aslında Anadolu’nun Yunanistan ile olan ilk savaşıydı. Bu savaşa Anadolu’daki pek çok halk savaşçı yollamıştı.
Tüm Lidya kentleri ( Ege bölgemizdeki antik şehirlerden başlayarak, Akdeniz bölgemizin antik şehirlerini de kapsayan bir alandaki kentlerden) gelenler yanında Karadeniz bölgemizde Samsun civarlarında yaşayan kadınların hakim olduğu bir kavim olan Amazonlara dek tüm Anadolu halkları bu hücuma karşı tek yürek olarak savaşmaktaymış. Onların da savaşta gösterdikleri üstün başarılara rağmen karşılarındaki kuvvetleri durduramamaları diğer Anadolu kavimlerini de hayal kırıklığına düşürmüştü. Bu arada hiç beklenmeyen bir dost eli Anadolu kuvvetlerinin yardımına yetişti. Habeş krallığı. Habeş kralı Memnon ve askerleri Truvalıların yanında savaşmışlar. Ancak Spartalıların kahramanlarından Akhilleus Habeş kralını öldürünce , Habeş ordusu dağılmış. Daha sonra da bu Spartalı büyük asker de topuğundan aldığı bir darbe ile kan kaybından ölmüş. Bu ölümü Paris’in ölümü izlemiş. Her iki tarafın orduları ve halkı çok acı çekmiş. Bu sırada Spartalılar hile ile Truvaya sahip olmaya karar vermişler. Dev bir tahta at yapıp, içine askerler koyup, onları orada bırakmak ve sanki geri çekiliyor izlenimi vererek gemilere geri dönmek. Plan aynen işlemiş. Bu atın tanrılardan gönderilen bir hediye olduğu söylenmiş. Her ne kadar Truvalı din adamı Laaaaaokoon buna inanılmaması gerektiğini söylemişse de gerekli desteği bulamamış. Gecenin ilerleyen saatlerinde Truvalılar zaferi kutlarken, Spartalı askerler tahta attan inerek Truvalıları kılıçtan geçirmişler. Truva şehri yakılmış ve küllerle kaplanmış. Bu arada tapınaklarda Truvalı kadınlara yapılan tecavüzler Spartalıların koruyucu tanrısı olan Athena’yı bile çok kızdırmış ve dönüş yolunda müthiş bir fırtına bazı gemileri batırmış. Tüm bu savaşların sonunda Güzel Helena tekrar eski kocası Menelaos’un yanına getirilmiş.
Sevgili dostlar bazen küçük bir olay tahmin edilemeyecek çok daha büyük olaylara yol açabilir. Bir şehri yok edebilecek çığ bir ses ya da bir taşın yuvarlanması ile başlayabilir. O yüzden aklın duyguların önüne geçmesi gereklidir. Akıllı kimselerden, deneyimli kişilerden faydalanılmalıdır. Freud’a göre insanda doğuşta var olan saldırganlık ve cinsel dürtüler hayatımızı yönlendirmektedir. Cinsel dürtü daha üretken, yapıcı ve yaşamaya yönelikken; saldırganlık dürtüleri karşıdakine zarar vermeye , yıkmaya yöneliktir. Eğer saldırganlık dürtülerinize hakim olamazsanız öfkeniz önce çevrenizdekileri , sonra da sizi yakar. Cinsellik dürtüsü ise hayatınızın ilerleyen dönemlerinde başka alanlarda üreticiliğe ( sanatta, sporda, yaşam tarzı ve günlük ilişkilerde) daha uygar, canlı ve sevecen bir kişilik yapısına kavuşmamızı sağlar. Dürtü kontrolünün bozulması kişisel kuraldışı savaşlara sebep olur. Bu durum travma sonrası stres bozukluğu, bazı kişilik bozuklukları ( antisosyal, sınırda kişilik, paranoid kişilik bozuklukları gibi), dissosiyatif kimlik bozukluğu, iki uçlu bozuklukta mani dönemlerinde ve bazı psikozlarda ( şizofreni, sanrısal bozukluk gibi) görülebilir. Tedavi ilaç tedavisi ve psikoterapi ile yapılabilir. Hepinize agresif dürtülerinizi yenebildiğiniz savaşsız, libidinal dürtülerinizin sanata ve üretkenliğe döndüğü barış dolu bir dünya dilerim.
Özel Arama